20 Ağustos 2008

Avea'dan yeni kampnya: Şarla kazan!


Cep telefonu servis sağlayıcıları patlıycan,çatlıycan, atlıycan, beşi biyerde, herkesi ara 5 kuruş, sadece beni ara 2,5 kuruş, cep to ev, ev to cep, zart to zurt, cart to curt şeklinde envayi çeşit fırsat, kampanya, seçenek sunuyorlar. Bütün bunları takip etmek bir iş. İşin yoksa paso bunları takip et. Ancak bunları takip edip "en kârlı ben oldum!" diye tef zil çalaraktan gezinenelerin de benim gibi "amaaaan" diyenlerin de ceplerinden milyonlar faturalarla, kontörlerle bu servis sağlayıcılara akıyor. Bu blog yazımda sizlerle bu nadide servis sağlayıcılarımızdan Avea'yı anlatmak istiyorum.

Dün akşam Avea müşteri hizmetlerini aradım; sevgilimle henüz evli olmadığımız dönemlerde kullandığımız öğretmen hattının birini iptla ettirmek için. Bende o hattan bir tane daha var yani. Ve kulanıyorum. Biri kullanılan birisi kullanılmayan her iki hattın da faturasını düzenli olarak çatır çatıııır ödüyorum. E madem kullanmıyoruz birini kapattıralım diye avea müşteri temsilcisi ile telefonda konuşmaya başladık, sonra olaylar beni gerdi. Ve iş bu blog yazsını yazmaya kadar geldi.

Telesekreterin uzun süren gereksiz bilgilendirmelerinin ardından zar zor ulaştığım müşteri temsilcisinin (beni mi temsil ediyo bu cır cır ses yani?) beni anamın kızlık soyadına varıncaya kadar sorgulamasından sonra, olaylar aşağıdaki diyalogda yansıttığıma benzer şekilde gelişti:

Didem:Hattımı kapatmak istiyorum

Avea Müşteri Temsilcisi:Özel değilse nedenini öğrenebilri miyim?

D: Artık kullanmıyorum kapatmanızı istiyorum.

AMT: Geçmiş faturalaraınıza bakıyorum. Ödemeleriz falan süper tıkır tıkır.Bi sürü de avantajınız var. Hem öğretmen hattısınız, hem tüm kamusunuz, cartsınız, curtsunuz, süpersiniz. Biz size bundan böyle %25 indirim verelim sabit ücretinizin dörtte birini almayalım. Bizde kalın.

D:Hönk! Nası yani. Yok kardeşim ben kapatacam, artık ihtiyacım yok. Kullanmıyorum.iç ses: Len biz öteki hatta bunun tamamını ödüyoz ya, enayi miyiz ki biz?

AMT: Bıt bıt bıt bıt bıt bıt bıt bıt ıbıt bıt ıbıtıı. (Siz harikasınız, biz kurumsalız tadında bir dizi bıt bıt teeeee fi tarihindeki faturalar.2005 ‘ten beri değerli müşterimizsiniz ana temasında 4-5 dakikayı aşkın konuşmalar.) Madem böyle ben sizden hiç sabit ücret almamayı teklif ediyorum bundan böyle. Altı ay böyle yapalım . Ne dersiniz?

D: Hönk!!! Hönk! (Bu aşamada iç ses dış sesle kavuşur) Nası yaaaa? Ben öteki hattıma çatır çatır ödüyorum len bu parayı. Şimdi mi aklınıza geldi böyle bişey söylemek. Zaten kullanmadığım hat için benden çatır çatır para alıyonuz. Enayi yerine mi koyuyonuz beni? Şimdi mi aklınıza geldi değerli müşteri olduğum? Ne pazarlığı lan bu?) Hayır kapatmak isitiyorum. Bu teklifinize iyice sinirlendim. Bunu kapatın ötekini de kapatacam. YETER ULEEEEN!

AMT: Bıt bıt bıt bıt bıt bıt bıt bıt ıbıt bıt ıbıtıı ( Avea harika bir şirkettir. Hattınızı kapatırsanız bida açmak isterseniz sizden mecburen gene vergi alırız. Haberiniz olsun.) Kapatmayalım kontörlüye çevirelim ücretsiz?

D: HAYIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIR

AMT: Bıt bıt bıt bıt bıt bıt bıt bıt ıbıt bıt ıbıtıı. İsterseniz ücretsiz olarak numaranızı da değiştirebiliriz.

D: İTTEMEYOM ULAN İTTEMEYOOOM. Bİ GİDİN: Bu saate kadar aklınız nerdeydi? Siz bizi kazıklıyosunuz!

AMT: Efendim taktir edersiniz ki milyonlarca kullanıcıya tek tek bu tür fırsatları haber vermemiz mümkün değil.Bunu bir bilgisayar yapamaz.Size şimdi sunulan bu fırsatları kaçırmayın!

D: HAYIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIR (İç ses: Ulan isterseniz anasının kızlık soyadı portakal olan herkese doğum gününde portakal postalayabilecek durumdasınız beee!)

AMT: Tamam efendim eğer bu kadar kararlı iseniz, gidin bir AVEA Merkez’ e elden dilekçenizi yazıp bize faxlayın.

D: Hönk!Nası yaaa? Bunun için mi yarım saattir telefon parası bana giriyo? O zaman fax numarası verin!

AMT: Matbuu evrak ve fax numarası size en yakın Avea Merkez’de yer alıyor efendim. Ben kaydınızı aldım. Başka bi isteğiniz.

D: Allah belanızı versin!

Sonuç : O sinirle bi daha aradım, kullandığım hattı kapatmak istediğimi söyledim, 3 ay tüm AVEA’lılarla konuşma hakkı kazandım. Sinirli olmasam, daha lafı uzatsam dahada alırdım ama neyse, üç ay sonra bi daha şarlıycam beleşe konuşcam. Tabi 3 ay sonra başka operatöre geçmemiş olursam. Eğer Avea’lı iseniz sloganım şu: Şarlayın Kazanın!

15 Ağustos 2008

Tatil Bölüm 1- KAŞ

Tatil nasıl geçti? Aslına bakarsanız henüz geçmedi? İçimden bir ses diyor ki, rutinime geri döndüğümde bu soruya verecek tek bir yanıtım olacak. “İyiydi!” diyebileceğim sadece. Sonra koşuşturma başlayacak.Vaktim olmayacak ya da içtenlikle yaşadığım güzellikleri anlatmak içimden gelmeyecek belki. (İçtenliğimi ancak içtenlikle iletişebildikleime verebileceğimi biliyorum içten içe.) Türk kahvemden bir yudum daha alıp, dalga sesini dinlerken koyuluyorum geride bıraktıklarıma dair notlar almaya...

Bölüm 1 (KAŞ)
Kaş günleri geçen yıl balamızı Kaş’ta geçirmemizle başladı benim için. İçim o vakit ısınmıştı Kaş’a. Bu yüzden bu sene de tatailin bir kısmının Kaş’ta geçeceği taaa en başından belliydi. Emrah özlüyor Kaş’ı. Benim geride kalan bütün bir yıl boyunca dalış eğitimi almak istediğimi söyleyip durmamın da Kaş’a gelmemizde büyük payı var tabii. Sonuç olarak epeyce önceden MedusaHotel’de yer ayırtıldı. Ayrıca Medusa Hotel’e varınca görüldü ki, geçen seneki aynı odayı ayırmışlar bize. Pek hoşumuza gitti.

Tatil öncesi dalış eğtimi nerden alınır? PADI mi yoksa CMAS mı alınır? gibi sorularına yanıt arandı. Volkan’a danışıldı. Dragoman’den haftalar önceden rezervasyıon yaptırıldı- tarafımdan. Emrah’ın bendeki bu macera düşkünlüğüne kapılmaya hiç niyeti yoktu. "Ben bu tatilde yatıcam; kitabımı okuycam." diyerekten tatil anlayışını en başıından gayet açık ve net bir şekilde ortaya koydu zaten. Bu nedenle, tatile çıkmadan önce kitaplar aldım ben ona ideefixe’ten. Şezlongunda yatıp, denizde kulacını atıp , kitabını okumak isteyen kocama gerekli alt yapıyı hazırladım. O da bana dalış eğitimi için gereken alt yapıyı hazırladı. Gerekli yüreklendirmeyi yaptı sağolsun.(Gazı verdi). Arabanın arka koltuğunda duran bir koli dolusu kitabın üzerini havlu ile örtüp. Kaş’ta konuşlandık.

Gelin görün ki daha ilk günden mızmızlanmaya başladım. Tatil için sabahın altısında yola düşen ve bir önceki gece iş nedeniyle ikiye dek döküman döktürmüş olan ben deniz dalış kursuna o gün başlamak istemiyordum. “E tatil dinlenmek için değil mi? ben yatarım! Benene, benene!” diye omuzlarımını oynatıp, homurdanırken vardık Dragoman’e. Oracıkta, bir sonraki gün dalış eğitimine başlanması ve videonunun da akşama izlenmesinin eğitmen-öğrenci-koca iş birliği ile kararlaştırılması sonu dalış maceram başladı. Bu iş öyle, Deniz’in değimiyle “tay tay tüy tüy” yapılacak bir iş değil. Dalış eğitimi dediğin ciddi ve didiplinli bir iş. (her yerde değil tabi ama ben öyle bir yerde öğrendim) Okuyorsun, hesaplıyorsun yazıyorsun, dalıyorsun, video izliyorsun, dalıyorsun, çıkıyorsun, dalıyorsun, çıkıyorsun. Ersin Hoca yaptığın işi beğenmezse bir daha yapıyorsun. Teçhizatı taşımak zaten zor, kurması bir ayrı dert. Akşam oluyor quiz olyorsun. Anaaaa resmen yoruluyorsun. Sonuç olarak keyif aldım mı? Aldım. Bazı tırstığım oldu mu? Olduuu. Kendime şaştım kaldım mı? Kaldııım. Gerçek ve kocamaaaan bir caretta carettayı çok yakından gördüüüm. Adını bilmediğim balıklarla tanıştıım. Deniz yıldızlarına yakından baktıım. Eğitim işi dalışın en zahmetli kısmı ama yine de ben bu işten zevk aldııım.

İlk gün açılmayan kulağım ve son gün yorgunluktan yarım kalan bi kaç koşul nedeniyle open water sertifikamı alamadım, ama scuba diver sertifikamı aldım. En kısa zamanda (gelecek yıl) gidip open water sertifikamı da alacağım. (Not: en çok sekiz metrede maske çıkarmayı bi de regülatörümü bulma egzersizi yapmayı seviyorum badi’m zeynep bilir!)

Bu sırada geçen yıldan beri hayalini kurduğumuz üzere, öğlenleri süper pan-cake’ler yedik ve akşamları da mercan’da balık keyfimizi yaptık. E tabi insan Ankara’da öyle lagos’tu kılıç’tı karidesti deniz ürününe doyamıyor. Hımmm nefismiş diyerekten, keyfi ünleyerekten Mercanda rakı balık yaptık kocamla. Sefamız olsun.Kaş’ın unutulmazlarından biri de sevgili eşimin doğum günüsüydü. Öyle bir durumdaydım ki; özetle, dalıyorum, yorgunum, kocama nasıl bir sürpriz yapsam diye düşünüyorum, suyun altından seni seviyorum diye bağısam duymayacak (blululup lbubulublbulbup). Dalış Hocam Ersin’e sordum, badi’me sordum bi yaratıcı fikir çıkmadı. Zaten şaşkın bir çift olaraktan Kaş’tan ayrılacağımız gün konusunda yanılgıya düşmüşüz, bavulları bir gün önceden toplayıp odayı boşaltmışız ve öğrenmişiz ki o gün değil ertesi gün ayrılıyoruz otelden. Haydaaaa. Yeni baştan Medusa Otel’in 1568 adet merdivenini elimizde bavullarla çıkıp Peter’ın deyimi ile cardio egzersizin dibine vurmuşuz. E nası yapsak derken, o öğlen gidip pastaneden bir pasta beğendim. Pelin, Tevhide ve Güvenç’le akşama yemeği yemeyi olayını ayarladım. Emrahcığım’a Dejavu da bira içerken istek yapıp comfortably Numb çaldırdım. E peki pasta nereye gelecek. Otele olmaz. Yemek yediğimiz yere gelsin. Spagettici de akşam yemeği makarna-şarap konusunda karar kılınması ile pastacıyı gizliden aradım. Saat verdim. Sağolsunlar onlar da verdiğim saatten 1 saat evvel getrmişler pastayı, haberi olmayan sapegettici geri göndermiş. Bi kaç kaş göz hareketi ve gizli diyalog sonucu pasta, sapgetticinin çabaları sonucu spagetticiye geldi. Leziz makarnaların ardından Emrah’cığmın şaşkın bakışları eşliğinde masadaki yerini buldu. İyi ki doğdun kocacıııım! Seneye de başka güzel bir tatil yöresinde kutlarız doğum gününü inşallaaaah!

Tatil'in diğer bölümleri de gelicek. Beni bekleyin anacığım. Ya da to be continued!