30 Ağustos 2006

TEZ- akademik dünyalar!

Evet efendim artık resmi olarak da bir TEZ sahibiyim. Bir süpervisor bir de co-supervisor sahibiyim. Sanırım şimdi literatür (alanyazın, her ne kadar TDK'nın sitesinde olmasa da; eğitim bilimleri sözlüğünde var) taramaya başlamam gerekiyor. Bu iş için bir blog açma fikrini kafamda tartmaktayım. Online makaleleri bir arada tutmak; bir nevi elektronik tez-defteri yapmak niyetindeyim. OKULLARIN açılmasıyla birlikte sabote olmaması dileklerimle; vatana millete hayırlı uğurlu olsun efendim. Didem akademik çalışıyor, tanrı akademik dünyayı kazadan beladan korusun! Amin!

26 Ağustos 2006

MEDIA LITERACY

YENİ DÜŞEN JETONLARIN SESİ

Tez konusu belirleme aşamalarında elimde "digital literacy" ve diğer literacylere ilişkin bir ufacık raporcuk ile birlikte hocamın kapısını çaldım. Fakat konu o kadar geniş ve o kadar taze ki üzerinde çalışmak çook zor. Yine de kendisini unutmuş ya da vazgeçmiş değilim.

Digital literacy = sayısal okur yazarlık demek. Terimin Türkçe hali akıllarda pek şimşekler çaktırmıyor, farkındayım. "Digital" sözcüğü "sayısal sözcüğünde karşılığını bulmuyor bana kalırsa. Öte yandan "okur-yazarlık" terimini de tanımlaması zor. Herhangi bir dili okuyup yazabilene okur-yazar demek artık yeterli gelmiyor. Bu terimlerin tanımlarının yeniden yapılması gerekiyor anlaşılan. Yeni yeni duymaya başladığımız çok kısa bir zaman sonra daha da sık duymaya başlayacağımız terimlerden bir tanesi de "media literacy" "medya okur yazarlığı".

Başlıkta yer alan yeni düşen jetonların sesi başlığı işte burda anlamını buluyor efendim. Bir 3. dünya ülkesi olarak medya okur yazarlığı konusundaki jetonumuz yeni düşmüş bulunuyor. (Umarım doğru yere düşer!) Avustralya, Kanada, İngiletere ve hatta Yunanistan bu konuda çalışmalara başlamış durumda! Bizdeki çalışmaların durumuna ilişkin habere burdan ulaşabilirsiniz efendim!

Medya okur yazarlığı önemli. Medayaya nasıl ulaşacağını, onu nasıl kullanacağını, nasıl değerlendireceğini, nasıl analiz edeceğini bilmek demek. Yenilenen eğitim programlarıyla öğrencilere kazandırılmak istenen eleştirel düşünme yeteneğinin kullanılması demek. Koyun olmayın! Mönünüze konan her tuzu yalamayın. Sonra bağrınız yanarak çeşmelere koşmayın demek!

Şu bir gerçek ki herhangi bir mesajı iletmede kullandığımız her çeşit medya artık kendisi de farklı bir mesajı taşıyor. Bu mesajlar zaman zaman iletilmek istenen mesajdan bile daha etkin bir hal alıyor. Artık medyanın dünyayı değiştirme gücünü elinde bulundurduğunu söylemek de abartı değil. (Dünyayı ele geçirme meraklısı kötü karakterlerden biri geliyor aklıma her nedense...) Eğitimin ideolojileri ideolojilerin eğitimi yeniden şekillendirip durduğu gerçeği göz önüne alınırsa; medya okur yazarlığı eğitiminin okullara taşınmasının ne kadar kritik olduğu ortaya çıkıyor. Sanırım bize yine çok iş düşüyor!

25 Ağustos 2006

KAPLUMBAĞA KABUĞU


Uzun zamandır televizyon izlemiyorum. İzlediğim zaman da zaten moralim bozuluyor. Son günlerde yaşanan orman yangını haberleri moral bozmaktan da öte bir etki yapıyor üzerimde. Yaşananlar karşısındaki çaresizliğimiz iyiden iyiye çileden çıkarıyor beni.

Ankaralı olanlar hatta Ankara’ya yolu düşenler çok iyi bilirler. Şehir; devlet daireleri, askeri bölgeler ve özellikle bakanlıklarla örülü bir yapıya sahiptir. Ankara’da sayısı oldukça fazla olan iri ve koyu renkli binalardan hangisine baksanız; kapısının üzerindeki tabelada devletin bir kurumunun adını görürsünüz. Bu binaların içlerine girenler de bilirler ki; odalar tıka basa doludur. Her odada bir değil birkaç kişi sıkış tıkış oturmaktadır. Bilgisayarlarının monitörleri arkasında, harıl harıl çalışmaktadırlar. Buna rağmen, çok hayret vericidir ki; bir yerlerde bir şeyler ters gitmektedir. Sağlık Bakanlığı yaraları sarmakta, Çevre Bakanlığı atıklara karşı önlemler almakta, Orman Bakanlığı orman yangınları karşısında çaresiz kalır. Bütün bunlar gazetelere televizyonlara haber olur!

Yine öyle oldu! Ülkemin dört bir yanında süre giden yangınlar ve yaşananlar karşısında çaresiz kalan kurumlar haber oldular gazetelere, televizyonlara. Televizyondan kaçsam da yangından da hızlı yayılan haberlerden kaçamadım. 6 gün boyunca devam eden Kaş yangınına karşı alınan önlemler, hantal, ağır ağır yürüyen bir hayvanın hareketlerini çağrıştırdı bana. Evet bildiniz! Kaplumbağa. Şu aralar, çocukken televizyonda izlediğim bir orman yangını haberinden çıkıp gelen bir kaplumbağa fotoğrafı dolanıp duruyor kafamın içinde ağır ağır. Yanmış kül olmuş bir kaplumbağa kabuğu fotoğrafı. Çocukken beni ağlatan o yanmış kaplumbağa kabuğu, korkarım ileride çocuklarımızı da ağlatacak. Çevre konuları karşısında gösterilen bu vurdumduymazlık devam ettikçe; halimiz, canını evinin içindeyken veren kaplumbağadan daha iyi olmayacak!

23 Ağustos 2006

15 Gün EGE Tatili

Koşturmalar, telaşlar, sorumluluklar, hesaplar, hesaplamalar, vakitler, vakitsizlikler, dersler, ödevler, projeler, özlemler hele hele Ankara’da iseniz soğuk kış günleri… Bütün bunların ardından sıcakla birlikte insanda tarifsiz bir tatil ihtiyacının belirmesi… Bağlı olduğunuz iplerden çok kısa bir süre de olsa kopmak, tebdili mekândaki ferahlık, soluklanma. Tatil tatil dediğimiz budur işte. Uzun bir uykuda birkaç saniye sürmesi itibariyle rüya diye de tabir edilebilir. En azından bu yaz benim geçirdiğim tatile direk rüya denebilir. Muhteşemdi!

Tatile başlarken sıfırladığımız kilometre saati eve döndüğümüzde 2800 kilometreyi gösteriyordu. Aşağıdaki haritada yer alan kırmızı çizgiler tam olarak ifade etmese de Ankara- Gebze- İstanbul- İzmit- Bozcaada- İzmir- Datça- Denizli- Ankara hattında gelişen tatilin haritasıdır denebilir. Bütün bir Ege nerdeyse!
kırmızı çizgileri mouse marifetiyle çizdim. Yamuktur yumuktur ama gerçeğe yakındır!


Nasıl da bulaşıcı bir tad alıyorduk yolda olmaktan. En çok da Bilge… Umut’un özenle hazırladığı binbir çeşit Cd’lerden tuttuğumuz şarkılara eşlik ederken; gözümüz bir denize, bir zeytin ağaçlarına, bir ayçiçeği tarlalarına takılıyordu. Meydanlardaki çınaraltı kahveleriyle karakterize olan ege kasabalarından birine yerleşme hayali defalarca geçti aklımızdan. Bandırma meydandaki o yuvarlak köşeli birahanenin terasında içki içmek istiyorum arkadaşlar! Mümkünse güneş ağır ağır batarken…

15 günlük tatili 15 gün boyunca yazabilecekmiş gibi hissediyorum şimdi kendimi. Burnuma sarı bir tülle örtülmüşçesine, güneşle ışıldayan Ege’nin bambaşka kokuları geliyor. "Ben geri dönmek istemiyoruuuum!" diye boşuna sızlanmadım oralarda. Zihnime kazıdıklarımdan gayri bir DVD dolusu da fotograf var elimde. Fotograflarla 15 gün Ege tatili devam edecek…

22 Ağustos 2006

Running out of days


Tatil anıları ve resimler sırada beklerken bambaşka şeyler yazmak geldi içimden. Kendi gezegenime geri göndüm anlaşılan. Sabah yürüyüşeri yaparken kulaklığımda tekrar tekrar yankılanan şarkılardan biri. 3 Doors Down- Running out of days! Başka da bişey söylemeye gerek yok. Nokta!

There’s too much work and I’m spent
There’s too much pressure and I admit
I got no time to move ahead
Have you heard one thing that I’ve said

And all these little things in life they all create this haze
There’s too many things to get done, and I’m running out of days

And I can’t last here for so long
I feel this current it’s so strong
It gets me further down the line
It gets me closer to the line

And all these little things in life they all create this haze
There’s too many things to get done, and I’m running out of days

All these little things in life they all create this haze
There’s too many things to get done, and I’m running out of days

Will all these little things in life they all create this haze
And now I’m running out of time I can’t see through this haze
My friend tell me why it has to be this way
There’s too many things to get done, and I’m running out of days