25 Ağustos 2006

KAPLUMBAĞA KABUĞU


Uzun zamandır televizyon izlemiyorum. İzlediğim zaman da zaten moralim bozuluyor. Son günlerde yaşanan orman yangını haberleri moral bozmaktan da öte bir etki yapıyor üzerimde. Yaşananlar karşısındaki çaresizliğimiz iyiden iyiye çileden çıkarıyor beni.

Ankaralı olanlar hatta Ankara’ya yolu düşenler çok iyi bilirler. Şehir; devlet daireleri, askeri bölgeler ve özellikle bakanlıklarla örülü bir yapıya sahiptir. Ankara’da sayısı oldukça fazla olan iri ve koyu renkli binalardan hangisine baksanız; kapısının üzerindeki tabelada devletin bir kurumunun adını görürsünüz. Bu binaların içlerine girenler de bilirler ki; odalar tıka basa doludur. Her odada bir değil birkaç kişi sıkış tıkış oturmaktadır. Bilgisayarlarının monitörleri arkasında, harıl harıl çalışmaktadırlar. Buna rağmen, çok hayret vericidir ki; bir yerlerde bir şeyler ters gitmektedir. Sağlık Bakanlığı yaraları sarmakta, Çevre Bakanlığı atıklara karşı önlemler almakta, Orman Bakanlığı orman yangınları karşısında çaresiz kalır. Bütün bunlar gazetelere televizyonlara haber olur!

Yine öyle oldu! Ülkemin dört bir yanında süre giden yangınlar ve yaşananlar karşısında çaresiz kalan kurumlar haber oldular gazetelere, televizyonlara. Televizyondan kaçsam da yangından da hızlı yayılan haberlerden kaçamadım. 6 gün boyunca devam eden Kaş yangınına karşı alınan önlemler, hantal, ağır ağır yürüyen bir hayvanın hareketlerini çağrıştırdı bana. Evet bildiniz! Kaplumbağa. Şu aralar, çocukken televizyonda izlediğim bir orman yangını haberinden çıkıp gelen bir kaplumbağa fotoğrafı dolanıp duruyor kafamın içinde ağır ağır. Yanmış kül olmuş bir kaplumbağa kabuğu fotoğrafı. Çocukken beni ağlatan o yanmış kaplumbağa kabuğu, korkarım ileride çocuklarımızı da ağlatacak. Çevre konuları karşısında gösterilen bu vurdumduymazlık devam ettikçe; halimiz, canını evinin içindeyken veren kaplumbağadan daha iyi olmayacak!

Hiç yorum yok: