01 Ekim 2007

Karışık!


Açık bir mektup. Bugün ne yaptın? Bir tankın parçalarını ıncık cıncık inceledim. İçimdeki “eğitimci” savaş oyunlarından kaçarken, gerçeğine yakalandı üzerinize afiyet. Zurnanın son deliğine yakın olmanın da var tabi ki payı bir miktar. Ve zaten “eğitim diye bir şey yoktur!” diye itiraf etmek isterken; doğalgazlı ocaklarını elektirikle tutuşturmaya çalışan yaşlı ve çiftin haberleri çalındı kulağıma. Düne kadar ben çeviriyordum telefonlarını üstelik.

“Ben bir şey anlamadım.” Diyecek varsa satırlara, varsın beri gelsin. Zaten satırlar da bir şey anlattığından yazılmadılar buracığa.

Ekimin biri. Ölünün körü. Bir başın sağolsun borcum vardı. Ödedim. Bir de dünyanın yağmur borcu var bana. Islanmayınca da hüzün verebiliyormuş demek ki sonbahar. Çıkarıp koymalı defter arasında kurutulmuş çınar yapraklarını yerine. Öyle ki, Karanfil Sokak’ta bile yerde bir tel yaprak kalmamalı.

Bilge “ yaşlandık” yazmış. Hayır, yeri değil! Zamanı hiç değil. Olsa olsa sonbaharda olurdu o dediğin. Bu havada bu ruh hali… Mümkün değil!

Hiç yorum yok: