19 Şubat 2009

Düşünmeyenler yok değiller!


"We should be teaching students how to think.
Instead, we are teaching them what to think." *


Yüksek Lisans tezimi eleştirel düşünme üzerine yaptım. "Düşünme konusuna nerden geldin?" "Bu tez konusunu nerden buldun" diye sormayın. O başka bir yazının konusu olsun.

Eleştirel düşünme üzerine çok farklı tanımlamlar, yaklaşımlar var. Alanyazın oldukça geniş. Konu sosyoloji, psikoloji, eğitim ve felsefe gibi farklı bilim dallarının kesiştiği bir noktada duruyor aslına bakarsanız. Ve adından da gayet açık anlaşılacağı üzere, "düşünme" eylemini temel alıyor. Üstüne üstlük, adından analaşıldığının tam tersine "eleştirme" eylemi üzerine kurulu değil. Daha ziyade "anlama" eylemi üzerine kurulu olduğu söylenebilir.

Okumak, dinlemek, gözlemlemek, anlamak, anlarken varsayımların farkına varabilmek, çıkarımlar yapabilmek, yorumlayabilmek ve en önemlisi bütün bunları yapmayı istemek bu yönde bir eğilim (disposition) sahipi olmak. Dikkat ederseniz, disposition sözcüğünün kendi içinde bir pozisyonu olumsuzladığı fark edeceksiniz. Düşünme eylemi için de durum pek farklı değil. Melih Cevdet seneler önce "Rahatı kaçan ağaç" şiirinde sözünü ettiğine benzer biçimde insanın rahatını kaçıran bir eylem düşünmek. Düşünen bireyler topluluğunun bazı başka pozisyonlardakilerin rahatlarını kaçırdığı ise, yaşayıp yaşayıp, tekrar tekrar öğrendiğimiz bir gerçek.

İşte ne zaman elime geçen bir gazete haberini okumaya başlasam, kafamın bir köşesinde bu konu dönüp dolanmaya başlıyor. Biz neden eleştirel düşünebilen bireyler yetiştirmiyoruz? E-bilmek sözcüğünü buracıktan kasten çıkarıyorum. Zira bilinçli ve hatta kasti bir eylem bu. Çünkü, düşünebilen, akıl yürütebilen bireyler yetiştirilirse "beyaz eşya=oy" denkleminin çözüm kümesininin bir boş küme olduğu gerçeği ortaya çıkabilir. Öte yandan, düşünebilen, akıl yürütebilen bireylerden oluşan bir toplumda muhalif sesleri susturma zahemetine de gerek kalmayabilir. Ve heyhat bu ne yaman bir çelişkidir? Bu pencereden bakıldığında, iktidarların, sağı solu farketmeksizin, ilk önce milli eğitime elatma gayreti gayet kolay açıklanabilir. Bu konu hakkında eleştirel düşünmeye ne gerek?

Ve ne yazık ki bugün yaşadığımız pek çok "saçmalık" üzerinde düşünmeye hacet bırakmadan fark edilebilcek derecede hastalıklı? Bana öyle geliyor ki, bu hastalıklı saçmalıklardan kurtulmak için eleştirel düşünmenin yanı sıra, eleştirel hareket etmek gerek. (Critical tihnking-critical acting) Bu günkü durgunluğumuzun sebebi eleştirel hareket edebilen, devinen, eylem yapan, hareket eden bireyi ezmeye yönelik bir eğitim siteminden geçip gelmemizde aranabilir mi? Düşünüyorum. Düşünüyorum, öyleyse varım! Ve önümüzdeki seçimlerde göreceksiniz ki; düşünmeyenler de yok değiller! Düşünen, düşünmeyen herkes bir oy eder.

*Clement and Lochhead, 1980, Cognitive Process Instruction.

Hiç yorum yok: