14 Mart 2010

PAZARIN KASVETİ

Şikayet etmekten hez etmiyorum.
Haz etmek onaylanan bir eylem değil.
Öyleyse şikayet etmek onaylanabilir (mi?).
Doğru düzgün çıkarımlar yapmayı bize doğru düzgün öğreten oldu mu?
Olmadı?
If->then->else, what if???
Kafamda ne pişirsem, ne taşırsam, ne yazsam...
Ne çizsem, ne çizseler, ne öğrenseler?
Daha iyi anlatsam, daha iyi anlasam.
Daha çok okusam, daha çok
Ben bana yetsem,
Herbişey yetse
Az gelmese...
Hiç korkmasam, hiç utanmasam.
Amaaaan!
Boşverin okumayın bu blog postu.
Yazar pazarın kasvetine kapılmışsa. Boşverin!
Bir pazarı daha katledin!

Not: Bu post artık var olmayan bir vişne ağacına ithaf edilmiştir.

2 yorum:

KuzeyGüney dedi ki...

Hangi vişne ağacı?
:(
Böyle zamanlarda Ankara'da yapılacak en iyi şeylerden biri gazeteleri alıp bir yere gitmek, kahve içmek, arada da karşındakine okuduğun haberlerle ilgili bilgi geçmek, yorum yapmak, bu arada üst üste kahve içmek ve tesadüfen arayan bir arkadaşın da oraya gelmesiyle kasvetleri dağıtmaktır.

Nesrin dedi ki...

Bende de var o pazar kasvet. Hatta bazen pazarın sınırlarını aşıp bütün bir haftaya dağılıyor. Bir dahaki pazar da iyice artıyor, kısır döngü yani :)