10 Eylül 2006

Duygu Asena'dan bir pasaj


Sağlığında hiçbir kitabını okumadığım bir yazar Duygu Asena. Bilerek reddettim okumayı. Çeşitli sebeplerim var. Birincisi çokça tekrarlanmaktan içi boşalan terimlerden bir olan "feminizm" le birlikte anılan adı. İkincisi ise, kadın-erkek ilşkilerini her sansayonel olaydan sonra kendine konu edinen medyada yer bulan siması. Fakat tam da yazarın hayatını kaybettiği bu yaz, "Aşk Gidiyorum Demez" adlı kitabını okudum.
Yazarın kadın-erkek ilişkilerini gerçekten de derinmesine düşünmüş; özümsemiş; aynı olay karşısında kadın ve erkeğin ne tür tepkiler verebileceğini öngörebilen biri olduğunu düşündüm kitabı okurken. Öyle ki; kitapta iki farklı cinsiyette de iç seslerle aynı olayı anlatan karakterler zaman zaman benim sesimmiş gibi oldu; zaman zaman çok yakınımdakilerin. Milattan önceyi karıştıp sarsmış, milattan sonrayı sarsmaya devam eden; hatta miladı bırakın, Adem'i ve Havva'yı bile ilgilendiren bu kadın-erkek meselesine Duygu Asena da bir çare bulmamış tabi ki! Fakat kitabın bir yerinde "Güler" adlı karakterin ağzından, yalana dair öyle bir saptama yapmış ki; pek hoşuma gitti. Paylaşmadan edemedim:

"Hiç yalan söylemem. herkes söylemediğini iddia eder ama ben gerçekten söylemem. Belki de şanslı bir kadın olduğum için böyleyim. Çünkü çocukluğumdan beri yalan söylemek durumunda bırakılmadım hiç. Hayatım boyunca, yalan söylemem gereken hiçbir şeyle karşılaşmadım. Benim için yalana başvurmayan insanlardan çok , çevresindekileri yalan söylemek zorunda bırakmayan insanlar daha önemlidir. Herhangi bir nedenle elinde güç olan kişi, yanındakileri ürküterek, baskı yaparak yalan söylemeye mecbur ediyorsa, yalanı söyleyen mi hatalıdır, söyleten mi? Ne annem, ne babam, ne Yılmaz beni yalan söylemek zorunda bıraktı, o yüzden onları hayranlıkla anıyorum her zaman, benim yalancı olmayışımın nedeni onlardır."

Hiç yorum yok: