03 Eylül 2006

İstanbul Notları


Bu haftasonu sonbaharın gelişini ıslak İstanbul sokaklarında karşıladık sevgilimle. Daha önce İstanbul’a gidince yapılacaklara dair kocaman bir liste yer almıştı bloğumda. Bir güncük vakitte o kocaman listedekilerden sadece bir kaçını gerçekleştirebilecek vakit bulduk. Bunun yanı sıra ekstralar bile oldu.

Bundan yaklaşık bir yıl evvel İstanbul Modern’in kapısında çekilmiş bir fotoğraf geçmişti elime. İtiraf etmekte bir sakınca yok! Deliler gibi kıskanmıştım. Şimdi aynı kapının önünde iki kişi durmaktan aldığım hazzı tarif etmem mümkün değil. Sergiye ulaştığımızda saat geçti, vakit azdı. Sergideki resimlerin önünden transit geçmek zorunda kaldık. Ergin İnan’ın eserini görüp çakıldım oracıkta. Sonra Abdülmecit’in oto portresi… Burhan Doğançay’ın Eczacıbaşı koleksiyonunda yer alan ve içimde “Ah keşke benim evimin duvarında olsa” şeklinde bir cümlenin yankılanmasına sebep olan eserleri. Ve İstanbul Modern’in kütüphanesinde tavandan sarkan o yüzlerce kitabın altında “Allahım burada ne süper fotoğraflar çekilir!” diye bir yandan dişlerimi sıkarken; bir yandan başımın üzerindeki kitapların adlarını okumaya çalışmam; diğer yanda “fotoğraf çekmek yasaktır!” tabelası… Oto portre yapacak yeteneğim yok ama İstanbul Modern tişörtüm var. Pek modern.

Tophane’de içtim. Nargilemin dumanı… Gece vakti Dolmabahçe’de yürüdüm. Devasa çınarların süslediği yolda yürümenin tadı… Mevsim desen sonbahara sürmüş yüzünü, serinceydi. Yüreğim ve avuçlarım dersen, sımsıcaktı…

Bu İstanbul seyahatinde insanın bir şehre nasıl da aşkla, tutkuyla bağlanabileceğini yeniden öğrendim. Bir de sıcak gülümsemelerin genetik olabileceğini…

2 yorum:

anl dedi ki...

gezen gezene kardeşim.nooluyo.

çok güzel çıkmışsınız fotografda, bir yastıkta kocayın inşallah :)

Umut DURAK dedi ki...

:). Pek güzel yapmışsınız.