14 Aralık 2006

Benim bavulum!

Ne oldu da blog yazılarımın arası açıldı?
Çünkü; kendi tarihimin notlarını tutamayacak kadar hızlı yaşıyor hayatım. Cümleyi böyle kuruyorum; bilerek. Zira yaşamımın benden bağımsız hareket ettiği kanısındayım bu aralar. "Kader diye bir şey var mıdır?" polemiğine girmekten şiddetle kaçıyorum; bambaşka bir konuya dair yorumda bulunmak istiyorum.

Hem yaşamak hem yazmak eylemi aynı anda olmuyor. Ya yaşıyorsunuz ya yazıyorsunuz hiç olmuyor. Bu durumda yaşar gibi yazmak ve yazar gibi yaşamak seçeneklerine kalıyoruz. Ya da yazmak için yaşamak!Geride bıraktığımız hafta yazmak istediğim konulardan biri de yazmak için yaşayanlardan biri olan Orhan Pamuk’un Nobel alışıydı. Pamuk’un Nobel alışına dair yorum yapmayan bir ben kalmıştım ya; o eksiği tamamlamak gerek değil mi ama? Açıkçası kendisinin Nobel Ödülü alması beni çokça sevindirmedi. Hatta başka “mesele”lerle kesişen bir zamanlamada gelen ödül canımı sıktı. Canımı sıkan asıl konu ise kendisinin kitaplarını okuyamamamdı sanıyorum.

Pamuk’un Nobel ödülünü aldığı gün Radikal Gazetesi’nde okuduğum, “Babamın bavulu” başlıklı yazı ise bambaşka bir yerde duruyor şimdi. Altını çizmek istediğim pek çok cümle oldu yazıyı okurken. İnsan niye yazar? Sorusun cevabını ararken ; “Bütün gerçek edebiyat, insanların birbirine benzediğine ilişkin çocuksu ve iyimser bir güvene dayanır.” demiş Pamuk. Ve yazıyı babasına ilişkin hislerini apaçık edecek cümlelerle sürdürmüş. Bavulun içindeki satırlarda, “bugün babam aramızda olsun çok isterdim” diyen Pamuk’un, çocukça sevinçlerinden, gizliden kızgınlıklarından, minnettarlıklarından, utançlarından parçalar bulabiliyorsunuz. Ebeveynler çocukların içinde işte bu kadar derin izler bırakırlar demek için müthiş bir örnek! 50 küsur yaşında, dünyanın en büyük edebiyat ödünlün alırken bile, yazı yazarak ve geçimini bu yolla sağlayarak geçmiş on yılların ardından yapılan yaşama ve yazıya dair muhasebede bile (bile demek yanlış belkide), bir babanın yazdıkları, söyledikleri, hissettirdikleri dökülüyor bavulun içinden. Orhan Pamuk bana uzak bir yazar olmaktan çıkıp, vücut buluyor sanki...

Peki ya ben bavulumu açsam neler içinden neler dökülür acaba? Meraka hacet yok! Bavulun içinden dökülenleri teker teker okuyorsunuz işte. Yalnız bavul babamın değil, bizzat benim bavulum!

Hiç yorum yok: