18 Aralık 2006

Kanepe-"Küçük ama bizim"


Bugün başım ağrıyor. Başıma bu ağrıyı yapan uzun zamandır başımın içinde taşıyıp durduğum o kanepe değil tabi! Şimdi bu kanepe de nerden çıktı demeyin. Anlatıyorum!

İlk kez ne zaman musallat oldu bu kanepe zihnimin içindeki o yere? Bu sorunun bende bir yanıtı var mı? Sorular muallâkta. Altı yaşındaki bir kız çocuğunun ellerine ancak sığacak boyutta küçük, pembe, plastik sandalyeler, o pembe masa, o küçük saatli büfe… Bunların konuyla ilgisi var mı? Annesinin güneşli bahçe günlerinde önüne koyduğu, su dolu yeşil kapta mahsuscuktan çay içtiği bardakları, tahtadan çaydanlığını, tavasını yıkayan o küçük kız çocuğunun bunlardan haberi var mı? Bilemiyorum. O zamanlar çok uzakta kaldılar ve bir o kadar da yakınlar sanki durduğum şu yere.

O zamanlardan bu zamanlara örüle işlene özenle geldi işte bu kanepe. Yalnız da değil üstelik. Dantel perdeler, renkli nevresimler, halılar, yolluklar, içi şarap dolu kadehler, yuvarlak, özellikle yuvarlak masalar (Pembe masa da mı yuvarlaktı ne?) arkadaşlık ediyor ona. Ben de zihnimin içinde sınırları belirsiz o yerde yerleştirip duruyorum o kanepeyi, kollarım ağrısa da gücüm de yetiyor üstelik. İlginç olan bir şey var ki; kanepe hiç eskimiyor. Hiç bozulmuyor. En az hayaller kadar temiz. Onlar kadar aydınlık.

“Başkalarının da kanepesi var mı acaba? Yoksa zihninde kanepe besleyen tek ucube ben miyim?” diye düşünüp dururken, hani aklımda dönenip duran o kanepeye çok benzeyen bir başka kanepeyi, başka bir evin salonunda görmüştüm. Şaşırmıştım. Sevinmiştim. Gurbette elde, memleketten bir dostu görmüşçesine içim ısınmıştı. Üstelik o gün bu gündür içim hala sıcak.

Bu hafta sonu içimizi daha da ısıtacak bir şey yaptık! Bir ev tuttuk! Zihnimde beslediğim kanepenin bir yeri oldu ilk kez! Başımı ne zaman koysam yastığa; perdeler asılıyor camlara kendiliğinden, halılar seriliyor, yer minderlerim çıkıveriyorlar orta yere. Raflara kitaplar yerleşiyor. Bir müziktir çalmaya başlıyor. (Tango mu nedir?)

Dahası da var üstelik. Hepsini anlatmayacağım burada. Emlakçı-öğretmen teyzenin duvarındaki o küçük tabelada anlatmak istediklerimi özetliyor sanki: “Küçük ama bizim!” Siz ister buna ev deyin, ister kanepe, ister hayaller. İyisi mi siz buna sade “yaşam” deyin!

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Kanepe mevcut bacım. Allah hepimize kanepeyi koyacak yer nasip etsin amin!

Bilge dedi ki...

O evin benimkinden 3 apartman aşaada olması itibariyle,
çook hoşgeldiniz efenim.
Siz kitaplarınızı dizerken kafeler benden.

anl dedi ki...

hayırlı ugurlu olsun.bir yastıkta kocatsın dicem ama ona daha var pardon :) kıskandık biz de o tarafa taşıncaz.