Statü Endişesi, arka kapağındaki açıklamada yer aldığı şekliyle, “Hepimizin içini kemiren ancak pek nadir ifade edebildğimiz bir korkuyu su yüzüne çıkarıyor”. Önce bu endişeyi tanımlıyor, sonra nedenlerini ortaya koyuyor. Ve son kısımda da çözümler öneriyor. Gerçek öykülere, alıntılara, bilimsel verilere, politikaya, inanca ve hatta zaman zaman sanata, sanatçılara uğruyor. Ayrıca adını koymasak da hissetiğimiz bu endişenin yersizliğinden dem vurmak yerine; tarihle, sosyolojiyle bağlantılı olarak açıklamalar getiriyor. Hissettiğimiz bu endişenin varlığını, gerçekliğini, bu yüzyılda ve bu koşullardaki insancıllığını ortaya koyuyor.
Kitabın kimi bölümlerinde “aaa,tam da böyleoluyor, konuyu da buradan ne güzel bağlamışlar böyle!” derken, kimi bölümlerde “e bu kadar da düz mantık olmaz ki kardeşim” dediğim de oldu. Örnekleri ve yer yer resimleriyle pek de alışık olmadığım bir tarz sergileyen kitabı, bu endişeyi duyan, duymayan, duyduğunu inkar eden ve endişeden bihaber yaşayabilen siz sevgili okurlarıma tavsiye ediyorum. Yaşadığım ülkeyi bir bakıma tasvir eden aşağıdaki ifadeyi de kitaptan alıntılamadan geçemiyorum.
“İkamet, ulaşım, eğitim ve sağlık gibi konulardaki yetersizliklerin had safhada olduğu ülkelerde, toplum üyeleri çoğunluğa dahil olmaktan kaçmaya çalışır, kalın duvarların ardına saklanırlar. Yüksek statüye duyulan istek, sıradan bir yaşam sürmenin alçak gönüllüğüne basın çıkar; bireyler şerefli ve rahat ama vasat bir yaşam sürme fikrine teslim edemezler kendilerini.”
- Alain de Botton, Statü Endişesi (Status Anxiety), sf 288, Sel Yayıncılık.
1 yorum:
sıdıka saka'ya tıkladığımda yeni yazılar görmek istiyorum, ilgili kişinin dikkatine!
Yorum Gönder