11 Kasım 2008

iskambil Kağıtlarının Esrarı


Ben jokerden nefret ederim. Ederdim! Batman’ın jokerli sahnelerinden geriye kalan ve hatta şu anda bile kulağımda çınladığını duyabildiğim o iğrenç kahkahanın ve o beyaza boyalı koca ağızlı suratın payı vardı nefretimde. İskambil Kağıtlarının Esrar'ını okumamla her şey bir anda değişti.

Lise yıllarında bir hocamızın "bunu okuyun!" baskısı yapması nedeniyle hala okumadığım Sofi'nin Dünyası’nın yazarı Jostein Gaarder'ın ilk kitabı: İskambil Kağıtlarının Esrarı.

Kitap bir baba ile oğulun seyahat hikayesi ile başlıyor. Bu tarafı ile ilk sayfalarda Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı'nı anımsattı bana. Ayrıca felsefeyi bir hikaye kurgusu içerisinde ele almasıyla da yine Zen ve Motosiklet Bakım Sanatınının kulaklarını çınlattı.

İskambil Kağıtlarının Esrarı damağımda dillere destan bir tad bıraktı. Varoluşu, tanrı kavramını, kaderi ve tesadüfleri karamsarlığa kaçmadan, kesin yargılara uğramadan, tatlı bir merak içinde sorgulayan bir kitaptı. Bütün bunları yaparken bir de masal gibi akıp gidiverdi üstelik. Bitmeseydi keşke dedim. Gizemli öyküyü oluşturan her bir sözcüğü bir kez daha okudum. Kitabı okurken de sürekli kendi çocuğuma kitabı sayfa sayfa okuduğumu hayal ettim.

Daha da fazla anlatmayacağım zaten. Her kitabın kişide yaptığı etki kişiye özel. Bu yüzden okuyunuz. Okutunuz. Joker'i bundan böyle seviniz. Gerekirse siz de bir joker olunuz!

Hiç yorum yok: