Adalet ağaoğlu Gece hayatım adlı kitabında rüyaların anlatır. Seneler önce kitabı ilk okuduğumda ben de başucuma bir deftercik koyup, gördüğüm rüyaları not almak niyetine düşmüştüm. Sonra "Amaaan ne ilginç yanı var canım benim rüyalarımın?" diyerek vazgeçtim. Ancak, tıpkı bu gece olduğu gibi bazı geceler öyle ilginç rüyalar görüyorum ki, yazmak lazım. Tabiri caizse "tarihe tanıklık edecek" rüyalar bunlar. Yazıyorum. Buyrunuz okuyunuz.
Bir masa, üzerine uzun bir örtü serilmiş. Anlaşılan, basına demeç verirken kullanılan cinsten süslü bir masa. Masanın başında başında çok tanıdık bir isim oturuyor. Kim mi? İ. Melih Gökçek! Evet evet şaşırmayınız ta kendisi. Aşina olduğumuz sırıtışıyla "Buyrun canım kardeşim!" diyerek masaya birini davet ediyor. Yeşile çalan renkteki takım elbisesi ve badem bıyıklarıyla masaya teşrif ediyor "yetkili" olduğu anlaşılan kişi. Ve başlıyor propagandaya.
Hatırlar mısınız bilmem, ilkokuldayken sanırım müfredtatta zorunlu olarak bulunan bir deney vardı. Suyun süzülmesi deneyi. Alt kısmı kesilmiş bir pet şişe yada laboratuardaki cam tüp ile yandaki düzenek kurulurdu ve çamurlu suyun nasıl da "tertemiz" olduğu anlatılırdı. Biz de ilk okul aklımızla bu deneye şaşırır, mest olurduk. İşte rüyama teşrif eden badem bıyıklı yetkili de eline alt tarafı kesilmiş bir şişe alıp, başlıyor deney düzeneğini kurmaya. Yalnız düzeneği kurmak için kum, çakıl gibi şeyler kullanmak yerine üzüm tanesi, mısır tanesi, nar tanesi gibi renkli meyve/sebze tanecikleri kullanıyor. Gözlere hitap eden düzeneği kurmasına kalmadan, oturduğum yerden sıyrılıp, atıyorum kendimi masanına başına. Bir hareketle badem bıyıklıyı masadan ittiriveriyorum ve Gökçek'in faltaşı olmuş bakışları altında ahaliye sesleniyorum. "Hatırlayın! Hatırlayın! ilkokulda yaptığınız deneyi hatırlayın! Orada bile suyun rengi tertemiz olmuştu. Bu adamlar bizi nasıl aladatıyorlarsa, suyun rengini bile ağartmıyorlar işte!" O anda alkış kopuyor ahaliden. Sonra ben Gökçek'e dönerek, "Çeşmelerden sular kırmızı akıyor, lavabomda ahanda böyle, işaret parmağımla başparmağımı birleştip göstererek, halka halka kırmızı lekeler oluyor. Allah bilir bu suyu içen insanların içleri ne renk oluyor?" diye yakasına yapışıyorum.
Velhasıl, pek huzursuz bir geceydi. Gerçekten çeşmeden akan kırmızı suyun beni huzursuz etmesinden olacak, rüyama girdi bütün bu gereksizlikler. Çeşmeden akan renkli sudan, bacadan çıkamayan karbonmonoksite; otobana dönüşen şehir içi yolardaki ölümlü kazalardan, Ankara'nın siyaha çalan havasına kadar şu anda burda yazmadığım, belki benim de bilmediğim, her türlü konudan ötürü sorumlu bulunan bu adamı seçimlere kadar her gün rüyamda görürsem diye tırsmaktayım. Belki de, seçimlerden sonra da aynı koltukta görürsem diye tırsmaktayımdır.
Neyse... Hayrolsun! "Rüyada .... görmek neye delalet acaba?" diye tabirlerde arattım. Bulamadım. Gündüz niyetine diyeyim. Öyle olsun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder