24 Aralık 2010

Bardak dolu mu boş mu?

Bu sabah menüsküs ağrısından bir denize dalarak uyandım. Yorganı elimle itekledim. Ayağımı yere basar basmaz, bu şekilde araba kullanamayacağıma kanaat getirdim. Soner'i aradım. O götürdü, getirdi sağolsun. Bardağın yarısı boş, yarısı dolu!

Hatice'yi aradım. Devrilen servisten sağ salim ve de güzel bir sürprizle çıkmış. Sesi iyi gelmiyordu. "Sesin kötü geliyor." demedim. "Az geliyor." dedim. "Boyunluk var, yatıyorum evde, telefon az çekiyordur." dedi. İlaç alamıyormuş yalnız. "Bir şeye ihtiyacın olursa..." diye tembihledi. Bu hafta mutlkaya Hatice'yi görmeli dedim kendi kendime. Düşündüm. Bardağın yarısı dolu, yarısı boş!

Hediyeleştik iş yerinde bugün. Herkes hevesle verdi hediyesini, herkes hevesle aldı. Güldük.Yeni bir yıla girmenin heyecanı, yeni başlangıçlar... "Bir sene daha yaşlandık, sen kaç oldun?" konuşmaları... Bardağın yarısı boş, yarısı dolu!

İçimde böyle bıt bıt bıt konuşan, sürekli olumlu cümleler kuran, sesi sıcak bir şey var. Bardağın dolu tarafını işaret edip duruyor. Ben de inanıyorum onun söylediklerine. Mesela kahve fincanımda sevinçten havalara uçmuş iki kişi gördüm bugün. Yol görmedim! Bardak dolu, bardak dolu, bardak dolu...

Sözde oturup akıllı uslu makaleleri okuyacaktım bu gece, bana da bakın! Belki daha sonra...

Dolapta günlerdir duran tek birayı çıkardım. Dilek Teyze'nin diktiği, topladığı, Emine Teyze'nin çantanın kenarına sıkıştırdığı, annemin kavurduğu fıstığı aldım yanına. Şişeye bakıyorum. Yarısı dolu, yarısı boş!

Belki onuncudur aynı şarkıyı çalıyorum. Gerçekten bardağın yarısı dolu yarısı boş. Matematiksel olarak da... Bense bardağın dolu yarısını görmek için can atıyorum. Geri yarısını düşünmek bile istemiyorum!

1 yorum:

coraline dedi ki...

bardak borum bok bana bu gunlerde