16 Aralık 2010

Bir Mango Kadını Olamadııım!

Mango dediğin aslında bir meyve adı. Ancak amcalar nasıl bir marka yarattılarsa bu meyve adından, dünyanın her yerinde var kardeşim. Her sezon envayi çeşit model çıkarıyorlar. Rengarenk... Hakkını yemeyelim güzel ürünleri oluyor. Ancak ben ne zaman Mango'ya gitsem aynı his kaplıyor içimi. Ben bu kadar hızlı değişen bir modanın adamı değilim!

Bir kere kapısında "SALE" yazdım mı zaten tamam. Sanırısın içeride I. inönü meydan muharebesi oluyor. Aynı kazağın iki ucundan tutan iki kadından biri olmak bana göre değil. Temkinli davranıyorum. Kazağın ucuna bakıyorum önce. Eğer kazağın ucunda biri varsa, hiç zorlamıyorum. Bir kazak uğruna, tırnak izi yarası sahibi olmak pek de istediğim bir durum değil.

Ben alış-veriş yaparken "bu ürün bu kadar eder mi?" diye hep düşünürüm. Yani ne bileyim, modeli süper ama kumaşı beş para etmez bir şey çok pahalıysa anca gider mesela... Ama öyle bir güruh var ki, kucak kucak giysi ile kabinlere, oradan da kasaya yollanabiliyor. "Bu ürün bu kadar etmez kardeşim!" hesabını hiç yapmıyor bu tipler. O fiyata o malı satabilen Mangoya, Kiviye, Avokadoya gün doğuyor. Benim gibi hesap yapanlara da allah kolaylık versin. Hesapla dur!

Bir de alış-veriş ettiği yerde ilgi görmek istiyor insan. Hallaç pamuğu gibi atılmış raflarda 38 beden aramak, bulduğun 38 beden giysinin, bir giysiden ziyade buruşturulmuş bir sümüklü mendile benzemesi irite ediyor beni. Hele o çalışanlar, kulaklarında telsizlerle gezen  tipler... Sanırsın 007 James Bond. Hey James bu kazağın başka bedeni var mı? Alo 35486AB cevap ver. Ne yazık ki efendim kalmamış. Size de bu S olmaz zaten. Bir insan irisi olma durumu var. Onu biliyoruz. Başka bedeni sorduk. Tey Allahım, sen beni bu 007'lerden koru.

Cinlik yapıp, madem sen sevmiyon bu Mango'yu, Mungo'yu diye düşünmeyin. Ben de kadınım. Seviyorum öyle ciciyi miciyi. En son bir kırmızı kazak aldım kendime. Kırmızı kazak bende kaç senelik hikaye. Bir de ne zaman aldığım bir ürünün insanın ensesini kaşındıran etiketine baksam; ya "casual" yazıyor ya "essential". Herifler etiketten, "çözdük seni ey müşteri!" mesajını veriyor. Lazım olanı alan sıradan insan!

Bir de marka, mağaza bağımsız olarak düşündüğüm bir konu var. Daha önce tekstil sektörü ile ilgili bir projede çalştım. Üretim yapılan yerleri gördüm. Yüzlerce insan makina gürültüleri arasında, belli sürelerde sigara içme, çay molası verebildikleri zorlu fabrika koşullarında çalışıyorlar. Türkiye, Bangladesh, Çin gibi ülkelerde böyle, belkide burada anlatabildiğimden daha da kötü ne fabrikalar var. Bu fabrikalar, Marks&spencer, H&M, Mango, Zara gibi uluslararası firmalara üretim yapıyorlar. Ucuzdan satın alınan emek, dünyanın her yerindeki mağazalarda, ucuz beğeniler için, pahalıya satılıyor. Devasa alışveriş merkezlerindeki mağaza çalışanları günün 12 saati, akşam 22'lere hatta 24'lere değin satış yapabilmek için helak oluyorlar. Bazen düşünüyorum da biz hiç almasak, bu döngü bir yerden kırılır mı acaba?

Ali, Veli, Hasan Amca'nın çalıştırdığı dükkan konsepti, butik konsepti, terzi konsepti... Nesli tükenen hayvanları sayıyorum sanki... Yabancıların "mass consumption" dediği, yerlilerin ne dediğini bilmiyorum, bu hır gür, bu ortam, öğütüyor insanları.

Sözlerimi bir dörtlük ile sonlandırmak istiyorum:
Kafa dağıtmak için gidilecek tek yer alışveriş merkezi olduğundan olacak, yolum düştü Mango'lara.
Ankara dar geldi AVM koridorlarına sığamadım.
Yerli yersiz hep düşündüğümden olacak,
Çok arzu ettim, bir Mango kadını olamadım.

1 yorum:

coraline dedi ki...

sekerim ilgi istiosan beymene felan gitcen ama bizi de almazlar oraya hehe.bosver mango zarayi takil eticaretlere o kadar davet gonderdik:)ekrana bakar alirim guzel guzel giyerim:)