18 Nisan 2006

Allahın çok insanın kıt olduğu yer

Henüz kaç yaşındaydı kim bilir üzerinden at arabasının tekerlekleri geçtiğinde. Şükür ki yaşamıştı. Şükür ki, hayatta kalmıştı köy yerinde. Bu olayın senelerce anne olmaya hasret kalmasıyla sonuçlanacağını kimsecikler bilmiyordu o zamanlar. Kürt Hasan’la evlenen Fahriye’nin üzerine bu sebepten kuma geleceğini de bilmiyordu kimseler.

Fahriye bugün 70 yaşında “Allahın çok insanın kıt olduğu yerden geliyorum!” demiş kendini muayene eden doktora. Doğru! 10 yıl kadar önce yaşadığı köyde dokuz hane vardı. Bugün dört tane. Söğütçü Dede, ki yaşadıkları köyün adı da Söğütçü, o zaman sağlıklı idi şimdi felçli. En az onun kadar bakıma muhtaç Fahriye bakıyor Söğütçü Dede’ye. Senelerce önce nasıl olsa çocuğu olmuyor diyerek evlenmişti Söğütçü Fahriye ile. Ve Allah bir kız çocuğu “verivermişti” de Söğütçü bir türlü sevememişti kızı.

Yıllara yayılan uzun, zorlu bir öykü. Kemalettin Tuğcu romanı tadında. Ya da belki acısında mı demeli. Ses yok, seda yok, insan yok. Ekmek desen pişecek. Soba desen yanacak. Su desen ağacın kovuğundan akacak. Kış olunca yollar kapanacak. Hatta domuzlar inecek köye. Toprak desen çalışmak ister; Söğütçü desen hasta yatağında... Fahriye’nin elleri çarığa dömüş kimin umrunda.

70 yaşındaki Fahriye, 39 yıl sanra ilk kez geçtiği Kurtuluş’u Tandoğan’ı ilk görüşte tanımış. “Sen ne çok çalışmışsın be teyzem.”diyen doktora nispet yaparcasına yanakları kırmızı elmalar.(Benimkiler de benziyor onunkilere laf aramızda.)
Bu akşam yemeğini Fahriye ile yedik. Dişleri olmadığından biraz zorlansa da; kayısı hoşafını pek bir beğendi. Yüzünde koca bir gülümseme vardı. Ayrılırken gözlerinde yaş. Daha otuzlu yaşlarında veremden ölen ablasının torunlarının elinden bir bardak su içmekten memnundu. İçtenlikle kucakladı hepimizi. “Söğütçü” dedi. "bekler beni!" Yaşama olan bağlarının sıkkılığını ispatlarcasına tembihledi yeğenini: “İçme şu sigara denen zıkkımı artık, e mi?”

Acıya,tasaya,hüzne,yokluğa, durmaksızın çalışmaya rağmen yüzünde gülümseme ile yaşama bakabilen bir neslin insanı olarak düşüncelere salıp beni, gitti. Bir daha görür müyüm? Bilmem! Belki de sadece derim ki: "Fahriye benim büyük teyzemdi."

Hiç yorum yok: