10 Mayıs 2006

Başlıksız

Mecburiyetleri çıkarınca pişmanlıklardan pek bir şey kalmıyor geriye. Öyle tıkır tıkır işlerken hayat; tıkır tıkır yazmayı da öğreniyorsun. Yazmayı... Çizmeyi... Sil baştan etmeyi… “Sallan da sümüğüne bak!” derken, geçip giden o yavru ve insan olma hali dil çıkarıyor sana bir de bakmışsın. Bir de bakmışsın; bir “matruşka”dan bile farksızsın!

Üçüncü boyutta sallanan bir asansör rüyasının bıraktığı ter damlalarıyla sırılsıklam uyanıyorsun bir sabah. Sakladıkların kutularda durmakta… Anlatıp durdukların dolaplardan taşmakta… Belki de umursanmayacağını bildiğinden anlat dur. Dur! Nedir bu? Bir hırs bir heves, akla. Ne varsa duy, ne varsa gör, duy, anla! Beş para etmese de, sen belleğinde sakla. Kıyıda dur! Denize taşı at! Kendini atma! Dönüp arkana korkuyla, bir tek kez bakma!

Arkadaşlar! Kim bastıysa şu ileri doğru hızlı sarma tuşuna, çeksin elini! Normal seyrimizde gidelim. Bu hız tutuyor beni . Tutuyor. Duramıyorum!

Hiç yorum yok: