1982 doğumluyum. Ufak bir matematiksel hesapla ülke tarihinde yaşananlar bir araya getirilirse, ihtilal görmemiş bir nesle mensubum. Anneannemin bana armağan ettiği “27 Mayıs
Şimdi mi? Şimdi yaşananları “ilginç” bulamıyorum ne yazık ki! Vatanlarını terk etmek zorunda kalan aydınların bir dönem yaşadığı zorluklar bizim de başımıza gelir mi acaba diye düşünüyorum. Sansürler, kovulmalar, sürülmeler… Canım sıkılıyor, hem de çok. Sokağımdan geçen sarıklı fesli aynı zamanda ayağı “converse”li adamları anlamlandırmaya çalışıyorum bir yandan. Bir yandan annem kenarı oyalı yazmalar hazırlarken benim için, bir yanım nefret ediyor baş örtme hadisesinden, bunun bir hadise haline gelmesinden. Geldikleri mevkilerde yaptıkları icraatlar birbirlerine tıpatıp benzerken; taban tabana zıtmış gibi davranan ve aynı “Money” tanrısına tapan devlet adamlarının bizi yönetmesinden. Bütün bu çıkar çatışmalarının gelir seviyesi düşük bir halk kitlesinin üzerine basılarak gerçekleşmesinden. İçim bulanıyor.
Bana kalırsa ister darbe olsun! İster olmasın! Seçim olsun! Olmasın! Halk meydanları doldursun! Bişey olmasın. Kimsenin elinden bişey gelmesin! Yaşananların bedelini ödeyecek olanlar yine en az söz hakkı olup, en çok emek verenler olacak. Ülkeyi krizlere, huzursuzluklara, kötü günlere sürükleyenlerin başlarındaki başörtüleri hep ipekten! Halk oyalı yazmasını yarasına sarmaya devam edecek. Kimse yeni bir karizmatik lider arayışına girmesin. Herkes aklını başına devşirsin!