Geçen perşembe (31 ocak) AkademikBilişim 2008 vesilesi ile Hatice ile birlikte Çanakkale'deydik. Çanakkale, buzları erimeyen bir şehirden gelen beni, özentiden deliye döndürmek için olsa gerek, günlük güneşlikti. Pek güzeldi pek. Şehitlikleri, truvayı gezmek mümkün olmadı ama, dönüş yolunda uçaktan Çanakkale Boğazı'nı kuşbakışı gözlemek mümkün oldu. (Bir de buzlu karlı yollarda yapılan bir gece yolculyğu var ki sormayın gtsin. Okan ve Fatih'le aynı otobüste gittik o yolu.) Daha doğrusu İstanbul aktarmalı uçuş nedeniyle, "Asya ile Avrupa'yı birbirinden ayıran" Marmara Denizi'ni adaları ve bütün boğazları tepeden görmek... Çanakkale'ye uçan tek havayolunun Atlasjet olması, "acaba bu son uçağa binişmiz olur mu?" korkusunu yaşattıysa da; bir dizi aktarmadan sonra, sağ salim eve döndük. Ayrıca, neredeyse bizim evin salonu kadar salonu bulunan ve ancak görenlerin tahayyül edebileceği kadar "küçük" havaalanı, "Burası Çanakkale, bi yerden bi yere 5 dakkada gidersiniz!" cümlesini açıklamaya yetip de artıyordu bile... Çanakkale'de balık yenirmiş efendim. Yedik, öğrendik. Ha bir de peynir helvası. Höşmerim değil.
Bu kadar gördük, gezdik, yedik içtik haberinden sonra bir de konferanstan söz edelim. Böyle bir organizasyonun olması güzel. Her yıl farklı bir ünversitede gerçekleşen organizasyon bilgi paylaşımı için hoş bir ortam. Ancak gelin görün ki; insanları bir araya toplamak "iletişebilmek" için yine de yeterli olamayabiliyor. Allahaşkına artık sunum tekniklerini öğrenmeyeni üniversiteden mezun etmesinler! Yahu bir tane görseli olmayan sunumlar. 8 punto sayfa dolusu yazılar. Daha giriş kısmını anlatırken sürenin dolmasına hayretler içinde bakan konuşmacılar. Sonuç! İzleyici olarak "la havle" çekiyorsunuz. Elden ne gelir! İşin üzücü yanı. Bu insanlar bişeyler üretiyorlar, akademik çalışmalara imza atıyorlar. Sonra gün geliyor üniveristelerde hoca oluyorlar. O zaman, ders anlatırken de bu sunumlara benzer bir manzara ortaya çıkıyorsa, işte o vakit yandık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder