24 Ocak 2006

Sevgili Hayat


Hadi tiyatro’ya gidelim diye ne çok söyledim... Devlet tiyatrolarının Eylül kitapçığı, Ekim kitapçığı, Kasım, Aralık... derken; bugüne aldım biletleri. Heyhat! Bugün de kar yolları kapadı.

Perdeyi aralayıp yoldan araba geçiyor mu diye epey bir kolaçan ettik annemle. Sonra giyindik sarındık taktık eldivenlerimizi ve düştük yollara. En kötü bir kar yürüyüşü yapmış oluruz. 50. adımda şöyle bir geriye bakıp; “yahu dönsek mi acaba? Bu gidişle yarınki matine zamanına anca tiyatroda oluruz.” dediysek de; dönmedik yolumuzdan. Girdik kol kola; düştük yollara.

Sakarya Caddesi'nden birer bardak sahlep alıp, elimizde tütün bardaklarımızla tiyatroya ulaştığımızda; tiyatronun sokaklar kadar tenha olmayışına sevindik! Tam o sırada salondan fuayeye doğru bir kara kedi atladı! Ortalarda koşuştu. Kara kediyi fare sanan telaşlı teyzeler koyuverdiler çığlıkları. Hayvancağız kendini dışarı atmanın telaşında, Yeni Sahne’nin kısa bir zaman sonra yıkılacak camekanlarına vurdu başını. Bir değil, iki değil. Güvenlik görevlisinin kapıyı açmasıyla, kendini karlara atan kedicik rahat bir nefes aldı.

Oyunun Adı: Sevgili Hayat. Aslında oyunun premierine gitmeyi çok arzu etmiştim. Cenk (Güray) Hoca’nın ve aynı sahneyi paylaştığımız diğer müzisyen arkadaşların oyunun müziklerinde emeği olduğunu duyunca iyice heveslenmiştim oyunu görmeye.

Sevgili Hayat henüz perdeler açılmadan Ege müzikleriyle arz-ı endam etti. Bir de baktım ki sol ayağım benden habersiz tempo tutuyor. Oyun boyunca şarkılar aldı götürdü bizi. Rum şivesiyle kurulan cümleler söylenen şarkılar pek güzel idi! Hele Eleni’nin (Aslı Kılan) çıplak sesle söylediği o şarkıdan bahsetmemek oluuuur?

Sevgili Hayat oyunuyla Ankara’nın yolları kapayan kışına inat; bir bahar vakti gittik Smirnos’a. Deniz kokusu geldi burnumuza. Martı sesleri duyduk. Yazlık elbiseler içinde eteklerimiz uçuştu! Mübadele yıllarının İzmir’ine, Eleni ve Lena’nın yaşamlarına dokunduk. Ve malum ya zamanı gelince oyun bitti! Biz de iyisi mi ellerimize eldivenlerimizi takıp Canım Annem’le yola koyulduk!

Dönerken karlarla aydınlanan yollarda, kulaklarımda sesler uğulduyordu:
“Dostlukların da kaderi vardır Lena!”
“Kadınlar yaşamları boyunca gözlerde hep ilahi aşkı ararlar.”
“İnsan toprağa bağlıdır. Doğarken de ölürken de aynı toprakta olmak ister!” diyordu birileri. Ve dilim "Bir gemim var amman adalara yaslanır." diye bir şarkı tutturmuştu çoktaaan!

Hiç yorum yok: