25 Ekim 2006

FARKLI bir şeker bayramı blogu!


Bayram geldi de geçti bile. Bloguma bir bayram yazısı eklemeyi düşünürken vazgeçtim. Her türlü medya ile bizlere yüklenen ah o eski bayramlar tadından başka birşey vermeyecekti yazdıklarım. Caydım. Hatırlamak, hatılanmak, tatlılar almak, tatlı sohbetler etmekse niyet; adı bayramsa, seyransa her neyse... Kutlu olsun!

Bayramdan tamamen bağımsız adledilebilecek/adeledilemeyecek bir konu ile karşınızdayım. "Tektipleşme". Evet tektipleşme. Çoğalan çeşitlenen medyaya bilgiye inat tektipleşme. Vitrinlere bir bakın isterseniz şöyle; başınızı çevirip caddede yürüyen genç kızlara, genç adamlara bir bakın! Geçen haftalarda gittiğim film festivalinde de bir baktım, orada da aynı manzara. Aynı tornadan çıkmışcasına birbirine benzeyen insanlar, üniforma giymiş gibiler. Gibiyiz.

Farklı olanı aforoz etmek gibi bir toplumsal haslalığımız var. Yalan mı? Doğru bildiğimiz yoldan gitmeyeneleri önce döndürmeye çalışıyoruz, sonra bağırıp çağıırıyoruz. Artan bir şiddetle yaptırımlarımız değişiyor. Yerine göre yiyecekmiş gibi ifadelerle bakıyoruz. Yerine göre görmezden geliyoruz; ama hep bir karşı duruşumuz, istemez halimiz tavrımız var farklı olana.

Yeni tanışan inansların birbirlerindeki ortak noktaları fark ettikleri deneylerle sabit bir gerçektir. Sonra sonra farklılıklar ortaya çıkmaya başlar. Oysa farklar baştan da vardır, göze sonradan batar. Hadi ikili ilşkileri bir kenara bırakalım; aynı yaş gurubunda aynı hayat devresinde yaşayan her insanın kek kalıbından çıkarcasına aynı model bir yaşamı sürdürmesi mümkün müdür efendim? Dayatmayın! Mümkün değildir! El yazısı diye birşey var. Her yaşam kendi yazısını farklı fontlarda yazar.

Değerli büyüklerim, sevgili küçüklerim. Yaş gurubunuzu göze alarak elinizden, gözünüzden yanağınızdan değişik değişik öperim. Bayramınızı kutlar, selam ederim. Ancak, lütfen farklı bir pencereden bakanın manzarasınında manzara olduğunu zaman zaman da olsa kabul edin. Her pencere ille caddeyi görecek değil ya canım, belki ben arka bahçedeki vişne ağacını göreceğim.

Çeşidiyle, rengiyle, delisiyle akıllısıyla güzel bu hayat. Yürüyenleri durdurmayın, çölme takmaya çalışmayın, duranları dürtmeyin tanrı aşkına! Bakın şeker tabağındaki badem şekerleri bile rengarenk ve bambaşka boyutlarda! Oturun bayram tatlınızı yeyin! Benden fırça yemeyin!

1 yorum:

Düşgensel Hunili dedi ki...

Peki aplaa şimdi hani biz yaşamımızı kendimiz farklı fontlarda yazıyoruz ya hani; galiba bizimkilerde Ç'ler, Ö'ler, Ü'ler ve hatta Ğ'ler çıkmıyo ve sanırım bizi ayrı kılan da bu! (Ne dedim lan ben?)