07 Kasım 2006

Erken gelen kış- geç kalan yazı

En son 1 kasım tarihinde iki satır karalamışım blog sayfalarına. O günden beri yazayım diyorum ama şartlar bir türlü müsade etmiyor. Voltajda meydana gelen iniş çıkışlar nedeniyle sekteye uğrayan internet bağlantım; bilgisayarımın voltajdan mütevellit kendini restart etme hastalığına kapılması;soğuğun bastırması; derslerin bastırması... Liste uzayıp gitmekte...

Aslında fotograf makinesinde bir de ucundan buz sarkan asma yaprağı foftografım var. Blog sayfası için özel olarak hazırladım onu. Odamın penceresinden soğuğu içeri alarak özenle çektim fotografı üstelik. Fakat bilgisayarımın fotograf makinesini tanımama problemi nedeniyle mahsur kaldı fotografcık oracıkta. Ben size durumu özetleyeyim; kar bu yıl yapraklar dökülmeden evvel yağdı. Acelesi vardı demek ki... Penceremin önündeki asmanın üzerini doldurdu. Yere bir tane düşmememcesine asılı kadı çardakta. Güneş açtıkça; asma yapraklarında uzun ve ince belirmeye başladı. Işıl ışıl.. Ankara'da yaşayanların bildiği üzere pazartesi sabahı yollara serildi buzlar. Biraz erken, soğuk, eziyetli biraz da kabullendik kendilerini.

Soğuğun, derslerin, sınavların, sorumlukların, hastalıkların, ölümlerin, zorlukların katmerlenerek geldiği mevsimdir kış. Hep söylerim, yazın sıcağı kışın soğuğundan adaletlidir diye. Bu soğukta yaşamak için, ısınmak için savaş veren insanlar olduğu biliyorum. Sabır diliyorum onlara. Kışı geride bırakmak için bana da sabır gerek ayrıca. Yeşil atkı ördüm, sarınıyorum. Bir de ya sabııır çekiyorum. Bu yazıyı geç de olsa burda bitiriyorum.

Hiç yorum yok: